Japonca demir anlamına gelen tetsu ve erkek anlamına gelen o kelimelerinden oluşan Tetsuo yani demir adam izleyebileceğiniz en sıradışı film olabilir. Bol efektin olduğu ve dur durak bilmeyen filmin metaforları bir yana, hazmı zor bir görselliği var. Bir öğrenci projesi olarak başlayan ve kült mertebesine ulaşan yapımın soundtrack parçaları da izleyiciyi allak bullak eden cinsten. Crononberg, Lynch ve Raimi birleşip bir film yapmak isteseler sanırım bu kesinlikle Tetsuo olurdu. Stop motion teknolojisinin zirvesi e bu filmle tanımlanabilir. Cyberpunk olmaya aday olan ve psychedelic hallerin tam karşılığı olan Tetsuo’yu belki çok iyi bulmayabilir ve listede var olmasını sorgulayabilirsiniz ama kesinlikle hayatınızdaki en keyifli ve enteresan tecrübelerden biri olacaktır.
Metal Fetişist bir adamın bacağına metal sokması ve ona arabayla çarpan adamın da vücudunun metale dönüşmesi üzerinden ilerleyen hikaye bu ikilinin bir şekilde telepatik bir iletişim kurmaları ile devam ediyor ve akıl almaz bir sona doğru ilerliyor.
Film öncelikle teknik açıdan etkileyiciliğinden bahsetmek gerek. Siyah beyaz ve stop motion tekniği ile çekilen film aynı zamanda bir kurgu harikası. Sahne geçişleri ve görsel adaptasyon son derece ayarında. Diyaloglar ise çok az ve öz şekilde aralara serpiştirilmiş durumda. Bunun yanı sıra müzikler ise daha uygun olamazdı dedirten cinsten ve anlatıyı fazlasıyla olumlu destekliyor. Daha çok video klip estetiğine yakın duran bu teknik özellikler hazmı zorlaştırıyor ama anlatmak istediklerini düşününce de gayet başarılı olduğu göze çarpıyor. Oldukça sapkın, kanın oluk oluk aktığı ve gerçeküstü bir Heavy-Metal yorumlaması olan filmin dur durak bilmeyen aksiyonu var ve kurgusu ile bunun seviyesi birkaç kat artarak izleyiciye geçiyor.
Peki Tetsuo’nun derdi ne? Öncelikle teknolojinin hızlı gelişimi ve insanların başkalaşımları filmin ana temasını oluşturuyor diyebiliriz. Heavy Metal kültürünün ve Japonların her türlü eğlencelik fantezilerini de harmanlama görevi yine bu filmin oluyor. Metal, hard core müzik, animeler, manga, bilim kurgular ve canavar filmleri. Bütün bu beslendiği kültür, hayatın değişkenliği ve zararları ile buluşuyor, ortaya ise garip Tetsuo çıkıyor. Post modern edebiyat türüne ait olan ve bir alt kültür olarak nitelendirilebilen siber punk kültürüne ait olarak bilim ve teknolojinin çok ilerlemesi, bu ilerleme karşısında insan yaşamının alanının daraldığı ve yaşamların küçük bir hale geldiği Tetsuo içerisinde de bolca göndermesi yapılan konuların başında geliyor. Korku külliyatı içerisinde de zaman zman değerlendirilen Tetsuo’nun metal yığınları ile ne kadar olabilirse o kadar erotizm barındırdığını da söylemek mümkün. Rahatsız edici tavrı ile belki de daha çok dikkat çeken filmin, sonradan yapılan devam filmleri ve hakkında çıkan fasikülleri ise orijinali kadar ilgi görmedi. Zira kendini yenileme ve basitleşme tuzağına düşmüşlerdi.
David Lynch’in Eraserhead’ı, Cronenberg’in Videodrome’u ve Sam Raimi’nin Evil Dead’ı karışımının daha başka bir fantezide buluşmuş hali olarak lanse edilen Tetsuo, bu yanı ile kimileri tarafından övülürken, kimileri tarafından da yerilmişti. Ancak, bu cesur ve yenilikçi tekniğin yerilmesinden ziyade övülmesi gerekliliğini izleyince anlamamak mümkün değil. Stop motion tekniği hala hak ettiği değeri bulamamış ve projelerin bir kısmında yan malzeme olarak kalmışken, bunu o tarihlerde böylesine bir film için kullanmak neresinden bakarsak bakalım yetenek işi ve saygı duyulması gereken bir karar. Tsukamoto’nun halet-i ruhiyesi, ortaya her türlü yeniliğin de çıkabileceğinin göstergesi. Son zamanlar oyunculuğa daha çok ağırlık veren ve Scorsese’nin yeni filminde de gözükecek olan Tsukamoto, Tetsuo devam filmlerinde açtığı yola ihanet edercesine kötü iş çıkardı. Kim bilir belki günümüzü dünyasında anlatmak isteyeceği bambaşka bir dert ve kullanmak istediği bambaşka bir teknik vardır.