Organizasyon
Ankara Uluslararası Film Festivali sona erdi. Ödüller dağıtıldı ve kapanış yemeği ile resmi final de yapıldı. Peki organizasyon nasıldı? Artıları ve eksileri ile masaya yatırma vakti geldi çattı. İlk olarak karşılanma, konaklama ve güler yüz konusunda sınıfı geçtiğini söylemek gerek. İnsanların daha büyük seviyede gördüğü birçok festivalden bile bu anlamda çok daha başarılı bir organizasyon olduğunu belirtelim. Seansların öncesindeki ilgi ve alaka, düzenlenen yemeklerdeki şıklık ve her sorun ile ilgilenilmesi tam puanı hak eden davranışlardı. Bu yazı vasıtası ile emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Seçkiye gelince; bu sene filmlerin tıpkı İstanbul Film Festivali’nde de olduğu gibi geçen seneye nazaran daha düşük seviyede olduğunu belirtmek gerek. Tabii buna rağmen Sarmaşık, Çırak, Ana Yurdu, Kalandar Soluğu gibi yerli yapımlar ve Hail, Caesar!, Ich und Kaminski ve As One gibi yabancı yapımlar izleyici ile buluşma fırsatı yakalayan harikalar olarak kayda geçti. Seçkiye ek olarak, son dönem ülkede yaşananlar ve bazı korkular seyirciyi de festivalden sanırım biraz uzaklaştırmış. Maalesef salonların doluluk oranı festivalin emeğinin altında kaldı. Umarım seneye bu durum tekrarlanmaz.
Büyülü Fener sinemaları gayet şık ve perde olarak epey deforme olmuş Atlas ve Beyoğlu sinemalarından daha iyi durumda. Ses sistemi ise gayet sterildi ve hiçbir soruna rastlamadık ama festival demek belki birkaç salonda film izlemek, arada koşuşturmak, bir arkadaşın ile seans bilgi ve salon ismini paylaşmak demek, farklı havaları teneffüs etmek, tek bir salona bağlı kalmamak demek. Hal böyle olunca, festival havası yerine tek salonda sırayla film izleme havası hasıl oldu. Umarım en azından bir sinema daha seneye seçkiye dahil edilir.
Ödüller
Festivalin ödüllerinden galip çıkan iki film var. Biri Ana Yurdu, diğeri ise Çırak. Özellikle röportaj yapma imkanı bulduğum Emre Konuk yönetimindeki Çırak aldığı ödülleri fazlası ile hak etti, hatta az bile kazandı. Teknik açıdan muazzam bir iş olan Çırak, derdini de net ortaya koyan bir filmdi. Hem başrol oyuncusu Hakan Atalay, he de karakterin dönüm noktasında ortaya çıkan karakteri canlandıran Çiğdem Selışık Onat’ın aldığı ödüller inanılmaz hakkaniyetliydi. Emre Konuk umut vaat eden yönetmen ve senarist ödüllerini aldı ve önümüzdeki 10-15 seneye damgasını vuracağını düşünmekteyim.
Ana Yurdu ise ağır top dediğimiz ödülleri toplamayı başardı. Onun kategorilerinde Sarmaşık filminin ödüllere boğulması beklenirdi normal şartlarda ama Sarmaşık’ın epey uzun bir süredir festivallerde yer alması ve ödülleri toplaması sanırım jüriyi de etkiledi. Ana Yurdu da zaten harika bir matematik ile işi kotarınca ödüllerin çoğunu almakta zorlanmadı. Kalandar Soluğu meselesine gelince; yönetmen, görüntü yönetimi ve senaryo başta olmak üzere birçok dalda favori olabilecek film, başka festivallerin kuralları dolayısı ile yarışmadan çekildi ve bazı kategorileri otomatik olarak Ana Yurdu’na bıraktı.
Oyuncu ödülleri ise kendi adıma sürprizsiz geçti. Nadir Sarıbacak’ın her yerden ödüle boğulan muhteşem performansı, Asiye Dinçsoy’un kusursuz işi, Hakan Atalay’ın umut vaat edişi, Kadir Çermik’in stilize oyunu ve Çiğdem Selışık Onat’ın özlenen tarzdaki performansı kesinlikle öülü hak ediyordu. Bu açıdan yüzde yüz sevindirici ödüller olduğunu da eklemek lazım.
Sonuç
Güler yüzlü insanların ortaya koyduğu sağlam bir organizasyon oldu Ankara Uluslararası Film Festivali. Festival çehresi içerisinde bazı eksikleri mevcut ama halledilmeyecek eksikler değil. Genel anlamda beğendiğimiz festivalin en kötü yanı ise filmlerden evvel yayınlanan reklamlar ve festival videoları. 90’lı yıllarda moda olan kötü görselli ve esnaf reklamlarını anımsatan tanıtımlar gerçekten festival havasına yakışmadı. Ayrıca; festivalin filmlerden hemen önce yer alan orijinal videosu da son derece amatörceydi. Umarım bu reklam – para zinciri için seneye daha güel çözümler bulunur.
Ankara Uluslararası Film Festivali, totalde daha çok güzel anı ile sonlanmış bulundur. Katkısı olan, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler…