!f Bağımsız Filmler Festivali: El Apostata

Din ve Arayış

Uruguay’lı yönetmen Federico Veiroj’un üçüncü uzun metrajlı filmi olan El Apostato’nun daha büyük yükünü çeken ismi ise filmin senaristi ve başrol oyuncusu  Alvaro Ogalla. Avrupa sineması ve sanatından referanslar içeren filmin iddiası ise absürt komedi ve Bunuel sürrealizmini harmanlaması. Daha evvel Toronto, Hamburg ve San Sebastian festivallerinde görücüye çıkan yapım, genelde olumlu eleştiriler aldı. Bizim de !f kapsamında Ogalla ile tanışma fırsatı bularak izlediğimiz El Apostata, ülkemizden de mutlu ayrılıyor. Bir adamın orta yaş bunalımı, arayışı, aşkları ve Katolik kilisesi ile olan sürtüşmesi ayarında bir tempo, bol hiciv ve sağlam oyunculuklar barındırıyor.

Filmi iki yönden ele almak mümkün. Birincisi; Gonzalo’nun arayışları. Orta yaş bunalımına yaklaşmış hatta yaşamaya başlamış olan Gonzalo, kendi kuzenine imkansız bir aşk duymaktadır. Bir araya her geldiklerinde onu arzulamak konusunda da kendine hakim olamaz. Bir yandan okulu bitirip mezun olmaya çalışmaktadır ve başta annesi olmak üzere etrafındakiler bu konuda kendisine baskı yapar. Komşusunun çocuğuna ders verir ve çocuğun annesine karşı da bir yakınlık hisseder. Babasının pis işlerini de yıllardır yürütmekte bundan oldukça rahatsız olmaktadır. Tabii bu durum, babanın iş olarak var olup sevgi olarak eksik kalmasına da vurgu yapar. Annesi ise Gonzalo’yu sürekli düşünür, tavsiyelerde bulunur. Bu bunalım ve dengesizliği de yaşayan Gonzalo, bazen sadece birilerini gözlemler. Bazı zamanlarda da kırıcı olup sevdiklerini daha da uzaklaştırır. Tam anlamıyla kopkoyu bir fütursuzluk içindedir ve arayış, bir yaşam biçimi olmuştur. Elde edemedikleri yüzünden bir hüzün içerisindedir. Kendisini nispeten normal hissettiği anlar ise derin, felsefi muhabbetler yaptığı zamanlardır. Tam bir metropol insan bunalımı. Cehaletin mutluluk olduğunun  aksi yönden ispatı. Cinsellik, çıplaklık, şiirsellik, absürtlük, romantizm ve bolca umarsızlık. Gonzalo, tüm bunların toplamında, hüzünlü bir birikimle hayata tutunmaya çalışır ve belki de değişimi ister. Değişim ise en baştan, kendi isteği dışında edinilen olgulardan başlamalıdır. Bu da dindir ve kendisi bu konuda çocukken yüklenen her şeyden kurtulmak istemektedir.

Filmin ele alınabileceği diğer yönü ise din üzerinden yapılan hicivler. Dini kayıtlarını vaftiz edilmesine kadar sildirmek isteyen Gonzalo Katolik kilisesi ile amansız bir mücadeleye giriyor. Kara komedi ve absürt ögelerin daha çok olduğu kısım ise bu noktalar. Dinin, sistem üzerinden baskıcı oluşu, hoşgörü olması gereken dinlerin bürokratikleşecek kadar donuklaşması ve insanların hür iradesine işin kalmaması sert bir şekilde ama eğlence dozu ile eleştiriliyor. Din mensuplarının dikte etmeye çalıştığı kalıplar, anlamaya çalışmayan bağnaz tavırları ve bireyi köleleştirip inanca sürüklemeleri Gonzalo’nun her hamlesinde karşımıza çıkıyor ve oldukça tanıdık geliyor. İspanya’nın da dönemsel olarak diktatörlük ve muhafazakarlık  geçmişinin bulunması, kalıntılarının hala var olması, senaryo kısmında epey etkileyici özellikler olarak dikkat çekiyor. Gonzalo, işin ucunda dini olarak özgürlüğe kavuşabilmek için suç işlemek, belge hırsızlığı yapmak durumunda bile kalıyor. Bu ironi üzerinden, absürtlük sosu ise bizlere keyifli anlar yaşatıyor. Bazı rüya sahneleri ve bu sahnelerdeki sürreal tavır ise filmin iddiasını destekliyor ama tam olarak karşılayamıyor. Bu da bir başyapıt değil ama iyi bir fil film seviyesini yaşamasını sağlıyor.

Şiirsellik ve absürtlük arasında gidip gelirken, sinema tarihinden epey referans alan ve derdini gayet net anlatabilen bir film El Apostata. Saura sinemasından İtalyan filmlerine uzanan bir tadı ise yer yer damağımıza bırakıyor. Çok daha sert bir din eleştirisi ya da çok daha keskin bir yaş bunalımı bekleyenler ise biraz hayal kırıklığına uğrayabilir ama bu beklenti ayarlandığında, filmden oldukça keyif almak mümkün.

 

© 2024 Modern Sinema