En İyi 30 İtalyan Filmi Yazı Dizisi: 20 – Sergio Leone’nin Dolar Üçlemesi

60’larda yavaş yavaş çaptan düşmeye başlayan western türüne yeni bir kan lazımdı. Hollywood’un kahraman odaklı filmleri seyirciyi artık çekmiyordu. Çaresiz kalan türün imdadına büyük usta Sergio Leone yetişti. Bir süre kendilerini kullandıktan sonra elini ayağını Cinecitta Stüdyolarından çeken Amerikalılardan da intikam niteliği taşıyordu bu çıkış. Onları kendi silahı ile vuracaktı ve başardı da. Daha gerçekçi bir bakış açısı ile kotardığı filmler artık yepyeni bir tür olarak ortaya çıkarıyordu. Hem de atasını geride bırakarak. Bu türün adı; Spagetti Western‘di. O zamanlar pek meşhur olmayan Clint Eastwood‘u da yanına alarak daha kanlı (spagetti denmesinin bir sebebi de bu), daha stilize ve olay örgüsünün ön planda olduğu filmler çeken Leone, okul arkadaşı Morricone‘nin bestelerine de sahip olunca birer başyapıtı ortaya koyuyordu. Dolar Üçlemesi olarak bilinen (nam-ı diğer İsimsiz Adam Üçlemesi) seri, kimilerine göre içerisinde gelmiş geçmiş en iyi western filmini de barındırmakta. 1964-1966 yılları arasında çekilen bu seri,  iki sene sonra çekilen bir başka başyapıt Once Upon A Time in West’in de yolunu hazırlamış oldu. Sinema tarihine damgasını vuran bu üçlemenin filmlerini hatırlayalım:

Per Un Pogno di Dollari – 1964

Serinin öncü filmi olup Eastwood‘un bütün dünya tarafından tanınmasını sağlayan filmdir. Leone‘nin çok etkilendiği Kurosawa sinemasının eserlerinden 1961 yapımı Yojimbo‘nun bir nevi yeniden çevrimidir. Sonradan epey güç elde edecek olan Leone‘nin serinin bu ilk filminde ekonomik sıkıntı çektiği söylenir. Kendi kostüm tasarımlarına, kaba tabirle bulup buluşturmalarına kadar, her detayı zorlukla kotardığı bilinir. Serinin diğer iki filmine göre sinematografik açıdan da bir tık geride kalmıştır. Ancak atmosfer kurma becerisi, türe getirilen yenilikçilik ve müzik kullanımı açısından diğer iki film gibi bu film de üst düzeydedir. Daha önce de belirttiğimiz üzere Leone‘nin bir şansı da aynı okula gittikleri Morricone‘yle çok iyi arkadaşı olması. Morricone‘nin besteleri herkesce kabul edildiği üzere, bu seriye ve türe adeta turbo güç kazandırdı. Hani ‘Morricone besteleri olmasa bu filmler bu kadar muhteşem olmazdı’ desek yeridir. Serinin devam filmlerine göre geride kalsa bile ilk film, öncü olması itibarı ile sinema tarihine adını net bir şekilde yazdırmayı başardı.

Per Qualche Dollaro in Piu – 1965

Serinin ikinci filminde Leone, ilk filmin başarısı üzerine gücüne güç katıyor ve bunu ikinci filme yansıtıyor. Sinematografi daha üst düzey, prodüksiyon daha şaşaalı ve Eastwood‘un performansı daha etkileyici… Hem de bu sefer, kendisine yakın bir kalitesi olan (kimilerine göre daha iyi oyuncu) Lee Van Cleef ile oyunculuk anlamında karşılıklı düello yaparak. Her özelliği ile kalitenin arttığını gösteren bir film var karşımızda. Temposu da sanki artan kaliteye ayak uydururcasına daha ateşli. Morricone‘nin besteleri de daha müthiş… Final sahnesinde çalan müzik ve köstekli saat sesi ile senkronize oluşturan melodi yıllarca akıllardan çıkmayacak türden. Film, hayatın  anlamsızlaştığı bir zaman periyodunun çok güzel betimlendiği bir eser. Bu konu hakkında da büyük usta Leone şöyle buyurmuştur: “Hayatın değerinin olmadığı bir yerde ölüm daha değerli olmuş, zaman zaman iyi para etmiştir. Ödül avcıları da bu sebeple türemiştir.”

Il Buono, Il Brutto, Il Cattivo – 1966

Çoğu sinemasevere göre serinin en iyisi, hatta yapılmış en iyi western filmi budur. Genel anlamda gelmiş geçmiş en iyi film olduğunu düşünenler de az değildir. Spagetti western özelliklerinin artık tavan yaptığı, güven meselesinin irdelendiği ve iç savaş ekseninde siyasi hicivlerin de bulunduğu tam bir başyapıttır. Leone adeta mükemmel bir film nasıl çekilir dersi verir. Eastwood performansının zirvesine ulaşır ve ödüller birbiri ardına gelir. Lee Van Cleef ve Eli Wallach da oyunculukları pırıl pırıl parlar. Morricone en meşhur ve en dokunaklı bestelerini koyar filme. Senaryo tıkır tıkır işler. Yönetmen, dokunduğu her detayın hakkını verir. Leone, her planı adeta bir manzara fotoğrafı gibi ortaya koyar ve geniş görüntülerle bizi geziye çıkartır. Karakterlerin gözüne bolca zoom yapar ve yakın planlarda adeta sahneyi içselleştirmemizi sağlar. Her kareden ustalık, her kareden biçim akar seyir keyfimize. Hele ki final sahnesi… Sinema tarihinin en çok taklit edilen, en çok referans alınan sahnelerinden biridir. Kesik kesik ilerleyen kadrajlar, gittikçe şahlanan kurgu ve elektro gitar ritmi ile harmanlanan Morricone besteleri bu final sahnesini ölümsüz kılar. Daha iyisine çok ama çok az rastladığımız cinsten bir kalitede muhteşem bir final sahnesi çıkar ortaya. Leone sineması için ne kadar şükretsek azdır. Bence, sinemanın ve hayatın sayılı nimetlerinden biridir bu seriyi izleme şansını yakalamış olmak.

© 2024 Modern Sinema