Eskimeyen Tartışma: Pacino & De Niro

Sinema geyiklerinde filmleri, yönetmenleri ya da oyuncuları kıyaslamak meşhurdur. Herkes kıyaslamanın anlamsızlığından dem vurur ama bunu yapmaktan da inanılmaz keyif alır. Öyle ki her sene yaptığımız en iyiler listelerini karşılaştırıp üzerine bir tartışma daha bile yaratırız. İşte bu tartışmaların en meşhurlarından ve yirmi yılı aşkındır bitmeyenlerinden biri Pacino – De Niro kıyaslamasıdır. Hangisinin daha iyi olduğu sorusunun cevabı, sadece ikisi arasında değil, kimilerine göre sinema tarihinde de gelmiş geçmiş en iyi aktör kim sorusunun cevabıdır. Daha şimdiden bir seçiminizin olduğunu ve yazıda bunu yönelik bir şeyler arayacağınızı biliyorum ama belki sizi ikna edebilrim.

Sinema serüvenleri başlamadan önce Pacino’nun bir bonusu mevcut. İki oyuncu da zaten tiyatro sahnelerinde 60’larda boy göstermeye başladı ancak De Niro 1-2 oyunda ve Çehov uyarlamalarının yan rollerinde kendine yer bulurken Pacino, Off-Broadway ödüllerinden olan Obie ve tiyatronun Oscar’ı olan Tony ödüllerinde boy göstermiş yani en iyi erkek oyuncu ödüllerinin sahibi olmuştu. Hal böyle olunca da Pacino, tiyatro performansları ile De Niro’nun bir adım ilerisinde yer almıştı.

Sinemaya geçiş yılları birbirine yakın olan ikilinin, kariyerleri için dönüm noktası da neredeyse aynı. The Godfather’ın haklarını satın alan ve yönetmen koltuğuna Coppola’yı oturtan Paramount şirketi, yüklü miktarda bütçe ayırdığı ve bunun karşılığını almak istediği için tanınmış yüzleri oynatmak istedi. O zamana kadar 4-5 filmde oynayan De Niro ile sadece 2 filmi bulunan Pacino şirketin listelerinde yoklardı. İkisini de fark etmiş olan Coppola ise filmin başrollerini bu ikiliye vermek istemekteydi. Deneme çekimlerine tekrar tekrar ikisini de çağırıyor, özellikle De Niro’yu başka karakterlerde bile deniyor ve şirketin onaylaması için elinden geleni yapıyordu. Sonunda pes eden şirket, sadece bir tanesinin oynamasına izin veriyor ve “Michael Corleone’yi her düşündüğümde Pacino’nun yüzü gözümün önüne geliyordu” diyen Coppola Pacino’ya rolü veriyordu. İlk bakışta De Niro’nun filmde olmaması olumsuz görülebilir ama bu, serinin ikinci filminde muhteşem bir Vito Corleone performansı ile De Niro’nun gelmiş geçmiş en iyi perfomanslardan birine imza atmasına sebep oluyordu. Bu noktada; 3 filme rağmen, tek filmlik performasnı ile De Niro’yu çok daha üst görenler ve Pacino’dan bir adım önde görenler var. Tabii, Pacino’nun Brando’yu bile gölgede bıraktığını ve gerçek hikayenin sahibinin Michael karakteri olduğunu düşünenler de mevcut. Ben biraz ikinci gruba dahil olduğumu belirtmeliyim.

70’ler ve kısmen 80’lerde muhteşem performanslara imza atan ustalar, zirvedeki yerlerine iyice kuruluyorlardı. Artık en iyi kim tartışmaları en alevli zamanlarını yaşıyordu. Bazıları Pacino’nun çok daha steril performanslar ortaya koyduğunu, film seçimlerinde de zaten başarı garantili olanları değil, daha küçük yapımları tercih ettiğini ve performansı ile onları yücelttiğini düşünür. Mesela Kramer vs Kramer filmindeki rolü reddedip, “…And Justice For All” filminde oynaması ve filmi neredeyse tek başına yılın en iyileri arasına sokması, bu tespitleri destekler vaziyette. De Niro’nun ise bu yıllardaki filmografisi çok daha üst düzeyde. İnanılmaz baş yapıtlarda, müthiş performanslara imza atıyor. Özellikle Scorsese filmlerinde ortaya koydukları onun en iyilerden biri ya da en iyi denmesi için fazlasıyla yeterli. Peki, Pacino küçük yapımları da yüceltiyor, o olmasaydı değer kaybederlerdi dedik bir nevi, ya De Niro olmasa? Scorsese filmlerinin kalitesi düşer mi? Bunu da sadece ikisini kıyaslamak için, ek bir done olarak bir köşede tutmak gerekli. Yoksa performansların kötü olduğunu söylemek en hafif tabir ile sinemaya ihanet olur.

90’ları da gayet sağlam filmlerle geçiren ustalar, beraber sinema tarihine geçen bir de sahne armağan ederek oynadıkları Heat filmini de kotardılar. De Niro’nun daha farklı rollere de imza attığını söylemek gerek. Pacino’nun belki fiziki dezavantajları, belki de fazla seçici olması buna sebebiyet vermiş olabilir. De Niro ise binbir surat denebilecek kadar geniş bir yelpaze ile karşımıza çıkıyordu. Pacino biraz daha deneysel işlere ve yönetmenliğe el atıp, okullarda seminerlerde boy göstermeye de çalışıyordu. De Niro ise Scorsese ile olan iş birliğine devam ediyor ve yeni baş yapıtlarda performans veriyordu. Al Pacino’nun ses tonu ve konuşma stili, De Niro’nun da hep taklit edilen jest ve mimikleri yavaş yavaş bu yıllarda çok daha ön plana çıkıyor ve bunlara yaslanmaya başlamalarına sebep oluyordu. Yine de 90’ları gayet başarılı bir şekilde sonlandırıyorlardı ama 2000’ler? İki üç kıpırdanma, bir iki güzel performans dışında ustalar için özellikle de son yıllar iyi şeyler söylemek oldukça güç. Hatta beraber oynadıkları ve tam bir felaket olan Righteous Kill filmi bile mevcut. Sanırım ikisinin de filmografisinde en kötüler arasında hatta ilk üçte yazılmasına kimsenin itirazı olmaz. Burada De Niro için maalesef bir ek not belirtmek gerek. Seçiciliğini tamamen yitiren ve senede dört beş film çekmeye başlayan De Niro, filmografisini yüzdesel ağırlık düşünüldüğünde gittikçe kötüye taşıyor. Belki mesleği gereği prensip edindiğinden, belki maddi açılardan, tam olarak bilinmez ama böyle bir oyuncuya, böylesine bir 2000’ler filmografisinin yakışmadığını da söylemek gerek.

İkisinden de fazla yorum katmadan bahsetmeye çalıştıktan sonra kendi fikrimi açıkça söylemem gerekirse; ben Pacino’nun çok daha iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Bahsettiğim gibi, daha küçük filmleri performansı ile bir yerlere taşıyan bir oyuncu Pacino. Onun varlığı olmasa bazı filmler inanılmaz değer kaybeder. Tiyatroda da (hâlâ Broadway’de Merchant of Venice’de Sylock karakterini oynuyor) kendini epey kanıtlamış bir isim olan Pacino, yönetmenlik bonusu ile de gönlümü kazanıyor ki yönetmenlik yaptığı filmler genelde tiyatro uyarlamaları ve oyunculuğun yine ön planda olduğu yapımlar. Tabii Pacino’ya gelmiş geçmiş en iyi oyuncu dersek, De Niro’da iki numaradadır. Onu da belirtmek gerek.

Son zamanlar bazı güzel proje haberleri geliyor. Hatta beraber oynayacaklarına dair. Umarım kariyerlerinin ve hayatlarının bu son döneminde müthiş bir iki proje ile bize harika kapanışlar yaparlar. Bakalım sizin görüşünüz ne olacak? Bize sebebi ile birlikte tercihinizi iletirseniz çok seviniriz. Bu konu ile ilgili zamanında yaşadığım, oldukça kişisel ve küçük bir anı ile yazımı sonlandırmak isterim; sinema tutkunluğunun en hız aldığı dönemlerden birinde, yaşımızın daha epey genç olduğu yıllarda bir gün bu tartışmayı yapıyorduk. Daha izleyemediğimiz filmleri olmasına rağmen bir arkadaşımla hararetli bir tartışmaya girmiştik. Bir karara varamadık ve ek bir görüşe ihtiyaç duyduk. Bana sinema tutkusunu aşılayan babamı bilir kişi ilan ettik ve koşarak yanına gittik. Çok heyecanlıydık ve biraz da yorulmuştuk. “Baba gelmiş geçmiş en iyi oyuncu kim? Pacino mu, De Niro mu?” diye sordum ve hâlâ aklımdan çıkmayan ve ölene kadar da hep anacağım o müthiş cevabı aldık; “Dustin Hoffman”…

© 2024 Modern Sinema