Sinemaya damga vurmuş iki dahi
Bir tarafta Hollywood sinemasının çehresini değiştirmiş, yenilikçilik anlamında epey üste seviye katkı vermiş, çoğu yönetmene ilham kaynağı olmuş ve elbette korku külliyatını derinden sarsmış bir usta: Hitchcock. Kimilerine göre gelmiş geçmiş en iyi yönetmen Hitchcock’un karşısında ise Yeni Dalga’nın kurucularından, sinemanın gerçek sanatçılarından erken yaşta kaybettiğimiz diğer usta: Truffaut. Üç günlük bir röportaj, keyifli anlar ve tabii bolca sinema. Yönetmen Kent Jones ise dinamik bir anlatımla tüm bunları önümüze seriyor. Gerçek ses kayıtları, fotoğraflar ve sözü geçen filmlerin görüntüleri eşliğinde bize yeniden sinemayı sevme ve Hitchcock’u daha iyi anlama imkanı sunuyor ve biz, iki büyük yönetmen arasındaki bağı izlerken sinemanın büyüsünü iliklerimize kadar hissediyoruz.
Bir gün Hitchcock’a Fransa’dan Truffaut imzalı bir mektup gelir. Övgü dolu bu mektup bir röportaj isteği ile son bulur. Mektuba cevap olumludur ve hatta Hitchcock bundan gurur duyduğunu belirtir. Truffaut bir mektup daha yollar ve hem sevincini hem de röportaj isteğini yineleyişini şu iddia ile tamamlar; “Mösyö Hitchcock, röportaj sonrası herkes sizin dünyanın en iyi yönetmeni olduğunuzu daha iyi anlayacak.” İşte böyle başlar filmin, daha doğrusu kitabın hikâyesi. 1966 yılında yayımlanan Hitchcock’a Göre Sinema adlı kitap ikilinin yaptığı üç günlük sohbetin ürünüdür.
Truffaut soruyor, Hitchcock cevaplıyor. “Bu filmde ne anlatmak istediniz?”, “Oyuncular ile aranız nasıldı?”, “Yaptığınız bu yenilikçi filmdeki teknikleri anlatır mısınız?” gibi upuzun bir liste ve Hitchcock’tan cevaplar. Tabii kendisi de sinemacı olduğu için karşı sorular, kontralar da geliyor ve sohbetin keyifli anları bu bölümlerde üst seviyeye çıkıyor. Kısacası, harika bir sohbet, sinemayı yeniden sevdiren cümleler ve Hitchcock’u daha iyi anlamamızı sağlayacak diyaloglar. Gerçek ses kayıtları ile çözümlemesi yapılan sahneleri aynı anda izlemek de cabası. Sanki karşınızda oturmuş bütün sahneleri tek tek Hitchcock anlatıyor. Sadece bunun için bile eşsiz bir deneyim.
Ünlü yönetmenlerin gözüyle Hitchcock
Tabii belgesel bununla da bitmiyor. Scorsese, Schrader, Fincher, Assayas gibi sinemacıların kitap sayesinde elde ettikleri, sinema bakışındaki değişiklikler ve her iki yönetmenin (Hitchcock ağırlıklı) filmlerinde ne bulduklarını anlattıkları röportajların olduğu bölümler. Hepsinin ortak olarak söyledikleri çığır açan yenilikler ve ufuk açan cevaplar olduğu. Kitabı ve röportajı tekrar tekrar okumuşlar ve sinemaya bakış açıları olumlu bir gelişme göstermiş. Bazı çekim teknikleri konusunda hayranlıklarını da aktaran yönetmenler en sevdikleri film ve en sevdikleri anları da heyecanla aktarıyorlar. Tabii bir yandan bahsi geçen sahneleri izlerken onların sesinden de dinliyoruz ve oldukça keyifli anlar yaşıyoruz.
Nostaljiyi ve sinemayı bir kenara bırakırsak biçim olarak nasıl bir belgesel bizi bekliyor sorusuna değinelim. Öncelikle gayet dinamik bir kurgu olduğunu belirtmek gerek. Sohbetin ağırlığının, yönetmenlerin görüşlerinin araya girmesinin ve sahnelerin izlenmesinin gayet sağlam bir ayarı var. Hiç sıkmıyor ve kesinlikle konsantrasyonu her an canlı tutuyor.
Sinemanın Hikâyesi adlı uzun belgesel ile bu anlamda neredeyse aynı ve bu biçim belgeselleri sıkıcılıktan kurtarıyor. Tabii bunun yanı sıra yakın zamanda izlediğimiz Listen to Me Marlon tarzı belgeseller gibi daha derinlemesine inilmesini ve bir felsefesi olmasını bekleyenler daha hafif bir yapım ile karşılaşıp memnun kalmayabilir ama Hitchcok’un ağzından çıkan her cümlenin de bir önemi olduğunu üstüne basa basa söylemeye gerek yok. Neticede nispeten daha eğlenceli, dinamik çok derin olmayan ama sinemayı tekrar sevdirecek bir belgesel var karşımızda. Tabii buradan hareketle, esas kaynak durumunda bulunan kitabı daha evvel okuma fırsatı bulamayanlar için alıp okuma isteği uyandıracağı da aşikar. Zira; belgesel kitapta bulunan sohbetin çok kısa bir versiyonu. O sebeple kitap hevesi de daha kapanış jeneriğinde izleyiciyi sarıyor.
Hitchcock/Truffaut, sinema, sohbet, anlatım, bilgi, tecrübe, zeka… Sanırım belgeselin ilginizi çekmesi için bu kelimeler fazlasıyla yeterli. Belgeseli izledikten ve kitabı okuduktan sonra siz de kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Bu kitap sinemaya bakışımı nasıl etkiledi?”