Cold in July’nin yapım ekibi ve oyuncu kadrosu bir hayli “dikkat” çekici. Daha evvel pek başarılı olmayan korku filmlerine imza atmış ve bu filme kadar kendisinden pek umutlu olunmayan Jim Mickle yönetmen koltuğunda. Filmlerinin çoğunda beraber çalıştığı Nick Damici de yine senaryoya katkıda bulunmuş. Sundance seçkisinde de yer alan filmin oyuncu kadrosu da yabana atılır cinsten değil. Dexter karakteri ile geniş kitlelerce sevilen ve müdavimlerinin biraz olsun hasret gidermelerini sağlayacak Michael C. Hall, şu sıralar dizilerde daha çok boy gösteren Vinessa Shaw, Miami Vice dizisi ile bir kuşağın anılarında çokça yer edinen Don Johnson ve filmin en ağır topu olarak da usta oyuncu Sam Shepard.
Film, Hall’un canlandırdığı Dane karakteri üzerinden ilerliyor. Bir gece, karısının ikazı üzerine evin diğer tarafından sesler geldiğini duyan Dane, babasından kalma silahı alıp bakmaya gider. Büyük bir heyecan ve korku ile olaya müdahale eder ve silahsız olmasına rağmen panikleyip hırsızı vurur. Olaydan çok etkilenen Dane, baskıyı üzerinden tamamen atamaz ve adeta olayla yatıp kalkmaya başlar. Tam da bu esnada bir ilan üzerinden kafasında soru işaretleri uyanır ve olayın aslında hiçte düşündüğü gibi olmadığını anlar. Bu sırada, öldürdüğü hırsızın babası Dane’in karşısına çıkar ve ailesinin başına musallat olur.
İlk bölümün izinden gitse, klasik bir intikam filmine dönüşecek film, Don Johnson’ın canlandırdığı Jim Bob karakterinin girişi ile türler arası gezintiye devam ediyor ve çokta iyi yapıyor. Rock N Roll, üstü açık araba, Don Johnson karizması ve kara mizah. Böyle bir geçiş, filme de oldukça nefes aldırıyor ve bizi son bölüme hazırlıyor. Son bölümde ise artık bir kara film ile karşı karşıyayız. Diyaloglar, kararlar, karanlığın hakim olduğu mekanlar ve bolca kan. Snuff video kültürüne bile değinilen rahatsız edici sahneler. Özellikle sinematografik açıdan bu yükü de başarı ile kaldırıyor film. Bir baba oğul ve kendi ile hesaplaşma meselesi de finale damgasını vuruyor. Burada daha iyi bir son bekleyenleriniz olacaktır ama biçimsel başarı, bunu çok aramamanızı da sağlayacaktır. Jim Mickle’ın kötü korku filmlerinden sonra girdiği bu yol, ilerisi için de gayet umut vermekte. Korku türünü tümden değil belki ama sosunu böylesine yedirebildiği yapımları daha çok göreceğiz umuyorum.
Oyunculuklara da bir paragraf açmak gerekirse; Michael C. Hall gerekeni oynamış, ne eksik ne fazla. Onun sinema kariyerindeki sağlam adımlar için biraz beklemek gerektiğini düşünüyorum. Vinessa Shaw için de Hall’a benzer ifadeler kullanmak gerekir ama Don Johnson ve Sam Shepard bir başka. İkisi de gayet başarılıydılar ve film onların performansı ile çok daha güçlü. 60’li yaşlarında olmasına rağmen Johnson’ın hala sağlam duran karizması ve enerjisi onun olduğu sahnelerde izleyiciye de pozitif enerji veriyor. Shepard iste çok güçlü bir drama oyuncusu olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yan rollerden ziyade, bu tarz ön plan rollerde görmeyi diliyoruz kendisini.
Son tahlilde; türler arasında güzel bir gezi imkanı sunan, iyi atmosfere sahip, başyapıt olmayan ama gayet sağlam diyebileceğimiz bir film sizleri bekliyor. Aralarda, özellikle 80’lere olan ufak göndermeler de yaşı yeten izleyicilerin gözünden kaçmayacaktır. Beklentiyi çok yüksek tutmadığınızda da filmden gayet mutlu ayrılacaksınız.