Sıkı Bir Medya Eleştirisi
2000’li yıllarda Buongiorno, Notte, Vincere gibi sağlam yapımlarla üretkenliğini devam ettiren ve 2019 yılında çektiği mafya filmi Il Traditore ile olumlu eleştiriler alan Marco Bellocchio’nun 1972 tarihli filmi Sbatti Il Mostro In Prima Pagina yazı dizimizin bu haftaki filmi. Sağ görüşlü ve bu görüşteki partiye yakınlığı olan bir gazete, bu gazetenin genel yayın yönetmeni ve bir cinayet Bellocchio’nun odak noktası. Vahşice öldürülen bir genç kadının cinayetini, karşı görüşteki bir gencin üzerine atan bu gazete, yakın olduğu partiye de yaklaşan seçimler öncesi bir avantaj sağlamayı hedefliyor. Hem politika, hem medya ve iç içe geçen çıkar ilişkileri detaylıca masaya yatırılıyor. O dönemin en formda aktörlerinden Gian Maria Volonte de yine harika bir performans sergileyince ortaya bir başka İtalya başyapıtı çıkıyor.
Sokak olaylarının ve çatışmalarının yüksekten hissedildiği bir zaman diliminde geçiyor hikaye. Gerilim filmlerini aratmayacak bir müzikle ve gerçek görüntülerle başlıyor anlatım. Önce sokağı soluyoruz, daha sonra karakterleri tanıyoruz ve gazete savaşlarına ufak bir girizgahla konumumuzu belirliyoruz. Il Giornale adındaki sağ görüşlü, tarafı da oldukça belli bir gazetenin genel yayın yönetmeniyle tanışıyoruz ve daha baştan kurgusal haberlerin tasarlandığı bir toplantıyla, hikâyenin gidebileceği yerler için ön izleme alıyoruz.
Faşizmin gölgesinde bir mağduriyet yaratma ve manipülasyonu dibine kadar yaşatmak Il Giornale’nin gördüğümüz ilk icraatlarından biri oluyor. Film, bu noktadan sonra politik eleştirilerini ve karakterlerini hiç bırakmasa da, daha çok medya eleştirisi ve politikanın medyayı yönlendirme / yönetme gücüne odaklanıyor ve sağlam bir medya eleştirisi filmine de dönüşüyor. Bir yandan da katil kim sorusunu, daha doğrusu kimin yapmadığı belli olan bir cinayetin gideceği yer korkusunu yaşamamızı sağlıyor. Hal böyle olunca da birkaç türe “sert” bir anlatımla selam ederek ağlarını örüyor.
Medyanın Gücü!
Volonte’nin hayat verdiği genel yayın yönetmeni Bizanti, tam bir düzen adamı. Yakın olduğu partinin yakında gerçekleşecek seçimlerde avantaj sağlaması için elinden geleni yapıyor. Daha doğrusu, bunların yanlış olduğunu biliyor ama patronundan aldığı talimatlara göre hareket ediyor ve kariyeri için her şeyi mübah gördüğünü asla saklamıyor. Bu yolda delilleri çarpıtıyor, bir kadının duygularını kullanıyor, çatışma yaratıp mağduriyet yaratıyor, sahte deliller üretiyor / yönünü değiştiriyor ve tüm bunları yaparken polisle de iş birliği içinde çalışıyor. Önemli bir manevra zamanı yirmi dört saat süre bile isteyebiliyor. Olayların çarpıtıldığı, başlıkların kurnazlıkla hazırlandığı şu meşhur gizli kapılar ardında yapılan toplantı sahnelerinden bahsetmiyorum bile.
Bellocchio, zamansız bir anlatımla medyayı yerin dibine sokuyor ve politikanın bu gücü nasıl kullandığının röntgenini çekiyor. Malum karakterimiz ise özeleştiri yapmaktan bile korkunca, karısı üzerinden bu yola başvurup, acısını oradan çıkarıyor ve sözde vicdanını rahatlatıyor. Bunu şöyle harika bir sahneyle izliyoruz: Kendi yarattığı algı üzerinden oluşan “yalan haberleri” izleyen ve bunlara inanıp, ona göre yorum yapan karısını ve onunla birlikte TV’yi izleyen çocuğunu gören Bizanti, şu sözleri sarf ediyor:
“Biliyor musun? İncil okur gibi bizi okuyan şu salaklardan daha kötüsün. Sahip olduğun her şeye rağmen, karım olman gerçeğine saplanmış olabilir misin? Tıpkı bir devlet memurunun karısı olma gerçeğine saplanmak gibi… Ve konu sadece bu değil, asıl mesele çocuğumuzu da böyle yetiştiriyor olman. İtalya’nın en çok okunan gazetesinin genel yayın yönetmeninin karısının sıradan bir okuyucuya göre daha gelişmiş bir zihniyete sahip olması gerekmez mi? Ne zaman dünyayı anlamaya başlayacaksın? ve ne zaman, düşündüğümüzle söylediğimizin çok farklı olduğunu anlayacaksın?”
Bellocchio’dan Sert Eleştiriler
Tabii bu karakterle sınırlı kalmıyor söylemler. Cinayet üzerinden bir şeyler söyleyen herkes başkasına olan nefretini kusuyor. Burjuva olan kurbanın, eğlenmek için proletarya kesimle takıldığını söyleyen muhafazakarlar, Goebbels’ten bile örnek vererek devrimci gençleri gömmeye çalışan sağ görüşlü karakterler, sınıf farkı üzerinden derdini anlatırken, aşk acısı çeken bir kadını ajan olmakla suçlayan, fazla romantik bulan öğrenciler ve elbette, şiddetin karşısında yine şiddetin olması gerektiğini savunan, tek bildiği yol bu olan faşistler. Politik bir anlatının tüm karakterleri sırasıyla karşımızda ve buradan bir özeleştiri çıkarabilmek bile mümkün. Dürüstlüğe biraz yakınlaşan bir yazarın, patronlar tarafından ayar yemesiyle de medya üzerinden bir gerçek karakter daha ekleniyor ve Bellocchio, tek filmle İtalya’nın politik zamanlarının ve medya pisliğinin özetini çıkarıyor.
Finaldeki patronlar toplantısı ve hem gazete, hem seçimler için yapılan anlaşma ise basit, tahmin edilebilir ama kan dondurucu bir etki bırakıyor. Medyanın gücüyle yapılan ve yapılabilecek olan düzinelerce manipülasyon, onlarca kumpas tek bir replikle vücut buluyor. Gerçeğin izlerine ulaşan Bizanti bu konuda ne yapması gerektiğini sorunca karşılığını tabii ki “Şimdilik bekle, seçimlerden çıkan sonuca göre hareket ederiz” şeklinde alıyor. Bellocchio, iç acıtan gerçeklerle ve akan pisliklerin metaforu olan bir görüntüyle bizi tokat yemiş şekilde ekran karşısında bırakıyor… FIN