The Usual Suspects – 1995
Sabıkası oldukça kabarık olan beş suçlu bir olayın şüphelisi olarak göz altına alınırlar. Olayla hiçbir alakaları yoktur ve bir araya toplanma amaçları başkadır. Keyser Soze isimli birisi tarafından sağlam bir iş teklifi alırlar ve beraber çalışmaya başlarlar. Film boyunca Soze’yi, acımasız bir caniyi ve katili arar dururuz. Acaba kimdir bu Keyser Soze? Hakkında çok dedikodu vardır ama hiç biri bilinmez, doğruluğu ispatlanmaz. 90’lı yılların en iyilerinden biri olan The Usual Suspects, muhteşem finaline kadar izleyiciyi ekrana kilitler ve tahmin edilmesi güç bir sürpriz ile sonlanır.
Zodiac – 2007
Yıllarca yakalanamayan ve kim olduğu hakkında koskoca bir soru işreti olan Zodiac lakaplı seri katil ve onun izini süren eski karikatürist Robert Graysmith’in hikayesine odaklanır film. Fincher’ın muhteşem atmosfer yaratımı ile güçlü bir görsellik sunan filmde oyunculuk performansları da gayet etkileyicidir. Zodiac cinayetler işlemeye, gazetelere mektuplar yollayama devam eder ve yıllar geçtikçe bunların sayısı azalır ama asla yakalanamaz. Katil kimdir? Neye benzemektedir? Film boyunca bu soru bizi kemirir, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi…
Se7en – 1995
Yine bir Fincher filmi ve yine bir seri katil. İncil’de yer alan yedi ölümcül günaha göre cinayetler işleyen seri katil ve peşindeki iki dedektifin öyküsü. Suç, drama, kara film türlerinin hepsine birden muhteşem hizmet eden ve gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olan Se7en, son cinayetlere gelene kadar katil kim sorusunu sorduruyor. Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın harika performanslar sergilediği filmin esas yıldızı ise sonradan ortaya çıkan katilimiz. İzlemeyen hala kaldıysa spoiler olmaması açısından ismini veremediğimiz bu yıldız isim orijinal bir katil profili ortaya koyuyor. Se7en tam anlamıyla bir başyapıt.
Memories of Murder – 2003
2000’li yıllarda müthiş bir atağa kalkan Kore sinemasının en önemli örneklerinden biri Memories of Murder. Bir kadın ceseti bulunması üzerinden ilerleyen seri katil hikayesi 1986-1991 yılları arasındaki gerçek bir olaya dayanıyor. Tiyatro oyunu da olan ve oradan esinlenen filmin özellikle sinematografisi ve senaryosu kusursuza yakın. Hikayede ayrıca iki ayrı şehrin dedektiflerinin birlikte çalışması ve başta anlaşmazlıklar yaşaması gibi klişe olayın en özgün hallerinden biri bulunmakta. Cannes dahil olmak üzere birçok festival gezen ve hep övgü toplayan filmin en büyük gücü ise oldukça yetenekli olduğunu diğer filmlerinde de gösteren yönetmen Joon Ho Bong. İsmini bir köşeye not etmekte fayda var.
https://www.youtube.com/watch?v=dTnyhLywdJc
Identity – 2003
James Mangold’un çektiği film, hem suç hem de gerilim türüne hizmet etmekte ve oldukça etkileyici bir atmosfer barındırmakta. Bir şekilde olumsuz hava şartları neticesinde bir otele sığınmak zorunda kalan on kişi üzerinden ilerleyen hikaye, seri cinayetler işlenmesi ile farklı bir hal alır. Ya doğaüstü bir güç bunları yapmaktadır ya da içlerinden biri ya da birkaçı katildir. Bize de izlerken tahmin yarışması düzenlemek kalır. Sürpriz sonlu filmler listelerinde de adını sıkça gördüğümüz Identity, türün en önemli ve başarılı filmlerinden biri.
Gosford Park – 2001
Usta yönetmen Robert Altman imzalı filmde, bir yemek daveti üzerinden oluşan zeki ve oldukça eğlenceli hikaye seyirci ile buluşuyor. Garip malikane Gosford Park’ta geçen gece hizmetçi savaşları ve işlenen cinayet ile bambaşka bir olaya dönüşüyor. 2002 en iyi özgün senaryo Oscar’lı film, katil kimi sorgularken, bu tarz eski filmlerin de bir parodisini oluşturuyor. Bir kontes, bir savaş kahramanı, bir oyuncu ve bir film yapımcısının konu olduğu yemek harika diyaloglar ile bizi hem germeyi hem de eğlendirmeyi başarıyor. Altman’ın Bob Balaban ile kotardığı hikaye, bağımsız sinemanın en zeki işlerinden biri.
Murder on the Orient Express – 1974
Agatha Christie’nin İstanbul’da Pera Palas Otel’de yazdığı roman olarak bilinen eserin, gelmiş geçmiş en büyük ustalardan olan yönetmen Sidney Lumet tarafından uyarlanmış hali. Sanırım film için bu iki isim bile yeterli. Hikayesine gelirsek; Şark Ekspresi’nde bir cinayet işlenir. Bir adam bıçaklanarak öldürülür. Tren idaresinden sorumlu Bay Bouc ise trende bulunan yetenekli dedektif Hercule Poirot’tan yardım ister. Katili bulmak adına dedektif Poirot çalışmalara başlar. Trenin yetkililer tarafından ele alınmasına kadar vakti alan Poirot katili bulabilecek midir? Esas soru ise elbette “katil kim?” sorusudur.
https://www.youtube.com/watch?v=u0ykCP1AYlk