Roberto Rossellini: Yeni Gerçekçiliğin Babası
Büyük ve öncü bir sinemacı olan Roberto Rossellini’nin babası da sinemacıdır. Hatta ilk İtalyan sinemasının kurucularının başında gelir. Hal böyle olunca ustanın sinema ile alakadar olması kaçınılmaz bir durumdu. Küçük yaştan itibaren filmler izleyebilmesi ve sinema aşkı ile dolması gelişiminde çok önemli bir yere sahip. Özel hayatındaki etkileşimleri de sinema ile ilgili olan Rossellini’nin, Ingrid Bergman ile birlikte olması ve Isabelle Rossellini’yi dünyaya getirmeleri sinema için büyük bir şans belki de.
Roberto Rossellini, Yeni Gerçekçilik’in kurucularından ve akımın ilk filminin yönetmeni olarak bilinir (Roma, Citta Aperta 1945). İnsan üzerine odaklanmayı tercih eder ve yaşanan büyük olayları da insanlara olumlu-olumsuz kattıkları ile değerlendirir. Bunu da filmlerinde epey görürüz. Belki de en doğal olanı budur. Savaşın insanlar üzerindeki etkileri, siyasetin dönem dönem değişen ağırlık merkezleri, gücün el değiştirdikçe insanların hayatlarında var ettiği bunalımları da en iyi anlatanlardan birisidir Rossellini. Kurduğu sinema dili o kadar evrensel ve yaratıcıdır ki, sadece Yeni Gerçekçilik akımının oluşması ile kalmamış, başta Yeni Dalga olmak üzere bir çok türe de referans olmuştur. Büyük yönetmen Fellini, Rossellini’nin insanları temel almasına duyduğu saygıyı şu sözlerle dile getirmiştir; “Rosselini sinemayı yaşamın en doğal olgusu olarak sevmeyi öğretti bana. O benim gözümde sinemanın tek yaratacısıdır.”
Alman işgalinden sonra ve hatta işgal daha devam ederken, savaşın izlerini cesur ve en net şekliyle aktarabilen yönetmen de elbette Rossellini’dir. Hatta bu filmler, bazı oluşumlara yol göstermiş, adeta bir referans noktası olmuştur. Roma Citta Aperta (1945), Paisa (1946) ve Germania Anno Zero (1948) filmlerinden oluşan bu savaş üçlemesi sinema tarihinin en iyi üçlemelerinden de birisi konumundadır. İlk film İtalyan direniş hareketini övmüş ve o dönem için birleştirici bir rol üstlenmiştir. İkinci film ise 6 farklı öykü ile savaşın acımasızlığı üzerine yapılmış bir ağıttır. Son filmde ise, savaştan belki de en çok etkilenen çocukların halini anlatmak istemiştir Rossellini. 12 yaşındaki bir çocuğun gözünden karamsar bir tablo ve yok olmaya yüz tutmuş bir Berlin.
Sıradan İtalyanların öykülerini belgelemeye yönelik yapımlar imza atan Rossellini, kariyerinin başları ve sonlarında da farklı mecralarda bunu sürdürdü. Sinemaya ilk başladığı yıllarda kısa filmler ve belgeseller çekti. Bunların bazıları çok sert bir üsluba sahipti. Hatta bazı filmleri döneme ışık tuttuğu için yanlış değerlendirildi ve siyasi ağırlık kimde ise ona yaranması ile suçlandı. Aslında Rossellini, yaşananları en gerçek hali ile vermek istediğinden bazen yorum katmamıştı ve bu anlaşılamadığından fazla steril olmakla suçlanmıştı. Tabii yukarıda bahsi geçen savaş üçlemesinin bu anlamda eleştirileri yok edici etkisi göz ardı edilmemeli. Faşizme karşı adeta bir tür oluşturup, daha sonları onları öven ve son olarak da komünizm propagandası yapan bir yönetmen olarak anılmışlığı da var Rossellini’nin. Bunun sebebi tekrar belirtmek gerekir ki tamamen gerçekçi olmak istemesidir. Hayatının son anına kadar sinema ile iç içe olan usta, son yıllarında tv projelerine imza atar ve sıklıkla öğrencilere destek olan çalışmalarda bulunur. Her zaman, her açıdan insanı temel alan Rossellini, bunu şu sözleri ile açıklar; ” Önemli olan insandır.İnsanların içindeki ışığı, ruhlarını, onların gerçeklerini yansıtmaya çalıştım. Bu tümüyle içe dönük, tek bir gerçektir. Her bireyin tek gerçeği. Çevredeki nesneler, olaylar, ancak bir insanın gözüyle gördükleri zaman bir anlam kazanırlar.”
Mutlaka İzlenmesi Gereken 5 Rossellini Filmi
1- Roma Citta Aperta, 1945
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=ei-b4kl3rU8″]
2- Paisa, 1946
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=NV6_Q0jQ7_o”]
3- Germania Anno Zero, 1948
https://www.youtube.com/watch?v=0zMVKeTgkBY
4- Viaggio in Italia, 1954
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=aUH4mjpxZys”]
5- Stromboli, 1950