John Ford: Güçlü Filmlerin Büyük Yönetmeni
“En iyi yönetmen kim?” sorusu sinemaseverler arasında her zaman tartışma konusu olmuştur. Kubrick’in ağır basığı listede Fellini’den Kurosawa’ya, Hitchcock’tan Tarantino’ya birçok yönetmenin ismi dolanır. Çok dillendirilmese de bu isimler zikredilirken bile bir isim her zaman akıllardan geçer: John Ford! Yaşı büyük olan sinemaseverler onu mutlaka listelerine yazar, küçük olanlar da bir miktar araştırmayla ne kadar büyük olduğunu ve sinemayı ne kadar derinden etkilediğini hafızasına kazır. Sessiz filmlerden, westernlere dek uzanan harika filmlerin olduğu bir filmografi… Önemli değil desek de içten içe heyecanla takip ettiğimiz Oscar cetveline baktığımızda da Ford ismi hemen göze çarpar. Nasıl çarpmasın? Dört ödül ve iki adaylık. John Ford en iyi midir karar sizin ama sinema tarihi için kesinlikle en önemli birkaç yönetmenden biri. Ayrıca 1990 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.” ibaresinin en çok kullanıldığı yönetmen!
John Ford, 1910’lu ve 20’li yıllar arasında sessiz sinemaya da Jake Ford adıyla eserler vermiş bir yönetmen. Bu dönemde yaptığı filmler hem tarihi öneme sahip hem de birçok yönetmene ilham kaynağı olmuş durumda. Sonradan büyük filmlerle de yön vereceği western türüne daha sessiz filmleriyle damga vurmayı başarmış ve çekilmesi güç görünen onlarca sahneyi külliyata kazandırmıştır.
Ford sinemasından karakterler önemlidir ama olaylar daha önemlidir. Ford’un dramayı yönetme tarzı insanların psikolojilerinden çok olayların akışıyla alakalıdır. Tabii burada kader, intikam, gurur, ceza ve başa gelen haksız olaylar gibi ögeler yönlendirici rol almaktadır. Yani bir Ford filminde olay tüm detaylarıyla başroldedir. En iyi olduğu western türünde de bu böyledir. Elbette bu türde çoğu zaman bir ya da birkaç kahraman hep var olur ama önemli filmlerine baktığımızda Ford’un trajik olay anlatımı yine ön planda yer alır. Bunu teknik becerilerle de destekler. Montajından ışık kullanımına, insanı kadraja yerleştirmeden görüş açılarına kadar birçok detay bu anlamda da Ford sinemasının olmaza olmazıdır.
Tabii belirli bir dönem sinemanın ilerisinde olan Ford filmleri şimdilerde o kadar önemsenmiyor. Aslında hala birçok açıdan harikalar ama gelinen noktada Ford sineması fazla nostaljik durabiliyor. Zamanında yapılmayanı yapan Ford sineması, karakterlerini özellikle western içerisinde belirli bir matematikle kurmuş ve yıldız oyuncular da üretmişti ama 1992 yılında Unforgiven’la başlayan kahramanlık mitinin yıkılışı Ford filmlerinin günümüzdeki önemini de yitirmesine sebep oldu. Tabii yeni sinema izleyicisi için bu durum böyle olabilir ama külliyata hakim olanlar için Ford western’leri hâlâ muazzam. Özellikle de daha basit bulunan ve ülkemizde pazar eğlencesi olarak görülen ve belirli bir kalıptan çıkan western’lerin yanından hepsi birer elmas değerinde. Hatta türü ele geçiren “spagetti western”ler karşısında ayakta durabilen ve fark yaratabilen ender filmler listelendiğinde içinde mutlaka Ford filmleri yer alacaktır.
Ford sineması sadece kendi döneminde güzel dense bile sinema tarihine damga vurmuşluğuna, yön vermişliği kesinlikle vurgulanacaktır. Başta Orson Welles ve Akira Kurosawa olmak üzere birçok yönetmen Ford sinemasından etkilendiğini ve kendi başyapıtlarını oluştururken referans aldıklarını açıklamıştır. Buradan hareketle, total anlamda düşündüğümüzde John Ford Amerikan sineması için hala en önemli kategoriyi temsil eder.