Tek Kullanımlık Arkadaş
Tyler Durden! Kesinlikle en ilginç tek kullanımlık arkadaş. Bir uçakta yanınıza daha ilginç birisi gelemez herhalde. Yakışıklı, karizma, harika kıyafetler giyen ve kendine emin bir karakter. İnsanlardan çaldığı yağları, sabun yaparak onlara geri satan, leş gibi bir evde idealleri ve tüketimi bir kenara bırakarak yaşayan ve sistemin tüm dinamiklerine karşı çıkabilen bir adam. Gittiği her yerde olay yaratan ve kendisine herkesi hayran bırakan bir rol model. Bu karakteri de Brad Pitt’ten başka kimse oynayamazdı herhalde! Durun bir dakika! Koltuklarınızı dik konuma getirin ve büyük turist Marla Singer’a kulak verin. “Tyler, sen başıma gelen en kötü şeysin.”
Marla haklı.
Yazının bundan sonrası, hâlâ filmi izlemeyen ya da romanı okumayan kaldıysa, aramızda bu kadar kendini soyutlayabilmiş bir insan varsa spoiler içermektedir.
Konumuza dönelim. Marla Singer bunu diyor zira Tyler Durden, Tyler Durden değil. Daha doğrusu filmin büyük bölümünde gördüğümüz o değil. Anlatıcı olarak bildiğimiz, tüketim toplumunun kölesi olmuş, işine sadık, kendini gerçekleştirmeyi mobilyalarıya ölçen modern toplumun bir üyesi. Onun da istekleri var. Olduğu, olmak istediği ve olmak zorunda olduğu biri var. Bundan kurtulabilmesi için de ona bir yol gösterici lazım ama kim? Gerçek hayatında bunu gerçekleştirmesini sağlayacak biri karşısına çıkmıyor. Hatta kendini mutlu etmek için hasta insanların terapi gruplarına katılıyor ve bu kişiyi yaratmak kendine, kendi zihnine kalıyor. Evet, anlatıcı, yani Edward Norton’ın performansıyla hayat verdiği kişi Tyler Durden’ın ta kendisi…
Suretin de Aslı Tyler
Tyler’lar bizi sonlara doğru ikileme de sürüklüyor. Sisteme karşı eylemsizlik kabul edilemez ama bunun sonucunda insanlar ölebiliyor. Esas Tyler polise gidip her şeyi anlatsın istemek lazım ama biz sahte Tyler’ın istediği olsun istiyoruz. Zira, çok ama çok kızgınız! Sonuçta biraz da orta yol bulunuyor ve o muhteşem final, muhteşem müziği ve akıldan çıkmayan repliğiyle akmaya başlıyor: “Marla, beni çok garip bir zamanımda tanıdın.”
O zaman sinemada izleyebilen şansı kişilerden biri olarak hayatımın artık eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Tyler bize de yol göstermiş, bizim hayatımıza da dokunmuş ve Chuck Palahniuk diye bir dehayı tanımamızı sağlamıştı. Tyler Durden, Edward Norton kadar gerçek, Brad Pitt kadar olağanüstüydü. Bizler tarihin ortanca çocuklarıydık ve ne büyük buhran ne de büyük savaşı görmüştük. En büyük buhranımız kendi hayatlarımızdı.
Tyler biliyorsa ben de biliyorum. Ağzında bir silah varken sadece sesli harfler çıkarabiliyorsun…
“Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım ne olur. Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım. Hiçbir zaman kusursuz olmayayım. Kurtar beni, tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar. Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim”