Çırak
Paranoyalar, takıntılar ve korkular üzerine giden film, bu olguları neredeyse kusursuz bir şekilde beyazperdeye taşıyor. Her şeyi sorgulayan ve ölüm korkusu yaşayan bir terzi çırağı üzerinden ilerleyen hikayede toplumsal birtakım söylemler bulmak da mevcut. Görüntü yönetmenliğinden gelen yönetmen Emre Konuk, biçimsel anlamda d gayet doyurucu bir iş ortaya koyuyor ve tercihleri ile filmin gücünü artırıyor ve böylece Çırak, festivalin güzel sürprizlerinden biri olarak hafızalarda yer etmeyi başarıyor.
Toz Bezi
Biri kocası tarafından terk edilerek tüm zorluklar ile baş başa bırakılmış bir kadın, diğeri de kocasının yaşam biçiminde muzdarip başka bir kadın. Dertleri orta: yaşam savaşı. Filmin karakter oluşumu ve hayat veren oyuncu performansları harika ama geriye kalan, özellikle biçimsel tercihler son yılların bilindik kolaycılıkları ve özensizlikleri ile dolu. Hikayenin gücü, diyalogların manevraları ile de epey güç kaybediyor.
Ana Yurdu
Bir anne ve kızı üzerinden aile olgusunu ve pişmanlıkları işleyen film, toplumsal baskı ve dini yönlendirmeler üzerine de gayet net mesajlar veriyor. Oyunculuk performanslarının ve karşılıklı kimyanın muhteşem olduğu Ana Yurdu, Anadolu insanının portresini de anlatmaya çalışıyor. Finali konusunda epey tartışmalar oluşabilecek Ana Yurdu’nun bir durak önce inmesi çok daha bütünlüğü tamamlayıcı olacaktı ama bu haliyle de festivalin en iyilerinden.
Kalandar Soğuğu
Karadeniz insanı ve yörenin muhteşem manzaraları üzerinden bir ağıt niteliği taşıyan film, gerçekçilik anlamında belgeselvari bir hava yakalıyor ve ağır temposuna rağmen konsantrasyonu bir an bile kaybetmememizi sağlıyor. Hem Karadeniz insanının doğa ile savaşı ve aşkı, hem de her insanın derdi olan geçim sıkıntısı bir arada masaya yatırılıyor. Doğa üzerinden ortaya çıkan çare bulma çabaları ve mücadele, sinematografi ile birleşince de seyir zevki yüksek bir film ortaya çıkıyor.