Ülkemizde içeriği kadar adı ile de akıllarda yer alan Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Yurttaş Hakkında Soruşturma, politik sinemanın en sert ve en zeki hicivlerini barındıran örneklerinden biri. 70’lere bu anlamda damga vuran ve daha sonraki yıllar sinemayı bırakan usta yönetmen Elio Petri’nin çektiği film, senaryosu ile de gelmiş geçmiş en iyi işlerden biri olarak kabul görür. İktidar, güç ve adalet gibi kavramların irdelendiği yapımın ülkemizin son yıllarına denk düşen ve bizim içselleştirmekte zorlanmayacağımız yanları da mevcut. Mevki sahibi bireyler üzerinden toplumsal korkuların ve aksayan dinamiklerin de apaçık ortaya döküldüğü hikayenin birçok siyasal katmanı da mevcut. Bazı açılardan kara mizah türüne de hizmet eden Petri sineması bizleri sorgulamanın da ötesine götürmeyi başarıyor.
Cinayet bürosu amirliğinden, güvenlik bürosu amirliğine atanan Il Dottore, ofise gidip bunu kutlamadan önce ilişki yaşadığı kadının evine gider ve onu öldürür. Evden çıkmadan evvel adeta yakalanmak istercesine deliller bırakır ve ihbarı da kendi yapar. Film bu olay üzerinden ilerler. Il Dottore ile öldürdüğü kadın Augusta Terzi’nin yasak ilişkilerini ise geri dönüşlerle görmeye devam ederiz. Bir yandan da mevki sahibi olan Il Dottore’nin gücü eline alışı ve uygulama safhasındaki davranışları bizlere aktarılır. Bu iki farklı zaman dilimi, içi içe geçen ve muhteşem kotarılan bir kurgu ile hiç rahatsızlık vermeden ekrana yansır. Il Dottore, artık iktidarı ele almıştır. Tepedeki mevkilerden birine sahip olmuştur. Her an her konuşması bağıra çağıra, adeta bir diktatörün ulusa seslenişi gibidir artık. Bu iktidarın bir simgesidir de aynı zamanda. Petri’nin bilinçli tercihi ve kamera kullanımı ile de karşımızda Hitler, Mussolini minyatürü bir güç gösterisi buluruz. Düşünce ve davranış özgürlüğünü suç gören, sözde siyasi suçları yüz kızartıcı suçlarla eş değer tutan, hatta uzun saçlı erkekleri bile olumsuz nitelendiren bir karakter. Aynı zamanda; sürekli sesli konuşan, etrafa emirler yağdıran ve güç kelimesini ağzından düşürmeyen bir karakter… Ekrana her çıktığında nefret edilesi etki bırakan bir persona.
Filmin geri dönüşlerle gördüğümüz kısmı ise Il Dottore ve Terzi arasındaki iktidar hırsının temellerinin de atıldığı ilişkiye odaklanır. Terzi, sürekli telefon ederek bir çeşit fetiş senaryoları yazar. Bir suçluymuş ve sorguya çekilmesi gerekiyormuş gibidir bu senaryolar. Il Dottore de henüz terfi almadığı dönemde Terzi’nin oyunlarına ayak uydurarak gücünü onun üzerinde test eder ve bir şeyler ispatlamaya çalışır. Bir çocuk gibi oluşu, kadını tatmin edememesi gibi konular Terzi’nin dilinden hiç düşmez ve Il Dottore kendince bu zayıflığını teşkilattan çıkarır. Oradaki çaresizliklerinin bedelini de burada ödetecek ve kendini güçlü hissedecektir. Tek takıntısı güçtür ve bunun için yapmayacağı şey yoktur. Terfi aldıktan ve gerekli gücü elde ettikten sonra da kadın öldürür. Artık ona ihtiyacı kalmamış, eksikliğini en güzel yerden gidermiştir. Bundan sonra ise kendi meselesini hallettiğini düşünüp sistemin boşluklarına el atar.
Cinayetin çözülmesi ve kendisinin yakalanması için meslektaşları ya da emrindeki adamları ile kedi fare gibi oynar Il Dottore. Yeni ipuçları ortaya koyar, kendisini gören şahitler oluşturur ve kendi sesini sürekli açık bir halde kullanır. Yeni ipuçlarını ihbar ederken bile kendi sesini gizlemez. Bütün bunlara rağmen teşkilat, alt kademe memurlar ve işin içine bir şekilde karışan halk ne yapar? Elbette görmezden gelir, korkar, konduramaz. Onlara göre mevki sahibi, devletin ta kendisi olan karakterin suçlu olduğunu dile getirmek korkunçtur. Emin olduklarını bile yutmaya hazırdırlar. Sistem her zaman kazanacaktır ve adalet hiç şaşmayacaktır. Öğretilen budur. Elini kana bulayan devlet bir şekilde olayı örtbas edecektir nasıl olsa ama toz bile kondurulmadan yapılmalıdır bu… Kafkaesk bir tavır ile altı net çizilen bu mesaj ülkemizde de (özellikle günümüzde) karşılık bulmaktadır. Gençlerin fişlendiği, adım adım takip edildiği ve bir olay olduğunda geçmişlerinin önlerine bir engel ya da bir şüphe oluşturmak için kullanıldığı “adalet” sistemi… Ön yargının ve yargısız infazın resmi olarak uygulanışı… Hal böyleyken, bir cinayeti, sözde sabıkalı birine yıkmak da devlet eliyle çok mümkün… Sorgu odalarında yaşananlar sonuç olarak ucu çok açık uygulamalar. Petri bunları da en sert şekilde aktarmaktan geri kalmaz. Peki teşkilat o an ne yapar? Meslektaşları, tabii ki de Il Dottore’nin suçunu, kendi isimleri de lekelenmesin diye örtbas etmeye çalışır, işlerine yarayacak bir kurbana hayır demezler ve böylece devlet kendi terörünü yine kendisiyaratmış olacaktır.
Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Yurttaş Hakkında Soruşturma, Petri’nin sorgu sahnelerindeki keskinliği yakalaması, film boyunca üstten ya da alttan rahatsız edici açılı kadrajlar kullanması, başrol oyuncusu Gian Maria Volonte’nin muhteşem bir performans ortaya koyması ile izleyiciyi müthiş bir gerçeklik duygusu ile yakalamayı başarıyor. Her işinde övmekten dilimizde tüy biten Ennio Morricone’nin de yine harika bestelere imza atması ile filmin gücü daha da artıyor. Filme referans olan ve devletin bu yüzünü ortaya koyan Kafka sözleri ile yazıyı bitirelim. “Bizim düşüncemize göre o bir kanun koruyucusu. Bu yüzden kanuna ait ve insanlar onu yargılayamaz.”