Usta İşi Bir Yükseliş Öyküsü
Karakter odaklı sinemanın son yıllardaki ustalarından olan ve birçok türü harmanlamayı çok iyi başaran Audiard 2000’li yıllara damga vuran Altın Palmiye’li bir yönetmen. Kimilerine göre en iyi filmi olan Un Prophete ise modern bir klasik. Göçmenlerin daha çok yer aldığı bir hapishanede, ilk zamanlarında oldukça zayıf olan ve bunu hissettiren Djebena’nın yavaş yavaş canavarlaşmasını anlatan film, gösterildiği yılın en iyisi olarak da bazı listelere adını yazdırmayı bilmişti. Yeraltı dünyası, göçmenlerin sorunları ve tıpkı Michael Corleone örneği gibi başkalaşım ve yükselişin anlatıldığı film yabancı dilde en iyi film dalında Oscar adaylığını da sahip.
Djebena, polise saldırmak suçundan hapse girmiş, aslında bir hayli korkak ve bunu fazlasıyla hissettiren biridir. Tabii orada kurallar da böyle işler. Zayıfsan, hele ki belli ediyorsan başına çökerler ve sana yapmaman gereken şeyler yaptırırlar. Böyle klasik bir açılışı var filmin ama orada bile izleyiciyi yakalamayı başarıyor. Özellikle sert ve etkileyici jiletleme sahnesi soğuk dış etkisi yaratıyor ve film ciddiye alınmak konusunda mesajını veriyor. Eğer hapishane ortamında güçlü kalmak, korunmak istiyorsanız dostlarınız olmalıdır. Buraya kadar her şey normal. Kaldı ki Djebena, emri altına girdiği Luciani ile birlikte bir öz güvene sahip olmaya bile başlıyor. Kendi gibi göçmen ve Müslüman olanlara karşı durabilecek, acımadan zarar verebilecek konuma bile geliyor. Filmin daha geleneksel bir hapishane filmi gibi geçen ilk bölümü, karakterleri tanımamız ve onlarla bağ kurabilmemiz açısından epey işe yarıyor. Djebena’nın yerine kendimizi çoktan koymuş oluyoruz bile.
Filmin ikinci bölümüne, bir nevi gelişme bölümüne geldiğimizde ise harika anlar bizi bekliyor. Djebena’nın artık yavaş yavaş ağırlığını hissettirdiği, Müslüman Arapların ve her milletten göçmenin hapishane içinde bile dini sömürüp bir şeyler elde etme istekleri gibi olgular muhteşem kadrajlar ve harika müziklerle Audiard ustalığında beyaz perdeye aktarılıyor. Yavaş yavaş kendine gelen, zekasını kullanabilen Djebena, önlenemez bir yükselişe de imza atıyor. Burada, yapı gereği de çok uzak durmamasından dolayı, The Godfather filmindeki Michael Corleone yükselişi ve canavara dönüşme evresi Djebena’nınki ile epey örtüşüyor. Yavaş yavaş daha da canileşen ama aklını kullanıp düşmanlarını alt etmeyi başarabilen bir mafyöz karakter buluyoruz karşımızda. Hem içeride, hem dışarıda planlarını nakış gibi işliyor ve hapisten çıktığında kendi himayesindeki muhtemel bir suç imparatorluğunun da taşlarını oturtuyor.
Filmin sonuç olarak değerlendirebileceğimiz son kısmına geldiğimizde ise adeta suç odaklı intikam ve planların sürprizleri bizi sevindiriyor. Empati kurup içselleştirdiğimiz, yanında olduğumuz Djebena, her gerçekleştirdiği planında bizleri de tebessüme itiyor. Korku ve yıldırma üzerinden gücün etkisine mağdur kalan bir sistem kurbanı, artık gücün ta kendisi konumunda ve bunu hunharca değil, son derece zeki bir şekilde hayata geçiriyor. Erkeklerin dünyasında, kapana kısılmış bir vaziyette bile gücün, güce sahip olmanın önemi sanırım hiç değişmeyecek bir durum. Zekanın her zaman üstün çıkacağı ve bir şekilde yolunu bulacağı bir kahramanlık öyküsü, son yılların en harika hapishane filmlerinden biri olarak ve türdeşlerinden çok farklı durarak beyaz perdede yerini aldı.
Audiard harika oluşturduğu karakterler, hikâyeyi üzerinde müthiş taşıyan bir tempo, tam manasıyla kalıp gibi oturan müziklerin kullanımı ile modern bir başyapıta imza atıyor. Kotardığı kadrajlar, oluşturduğu atmosfer ve teknik anlamdaki tercihlerin ise tamamı muhteşem. Unutulmayacak ve hafızalara kazınacak nitelikte birçok sahneyi barındıran Un Prophete, suç filmleri arasında da hatırı sayılır bir yeri hak ediyor. Oyunculuk performanslarının da harika olduğu ve Tahar Rahim gibi bir yeteneği sinemaya kazandıran film, 2000’li yılların en iyilerinden biri apoletini de sanırım fazlasıyla hak ediyor.