Hope: Umuda Yolculuk

Kamerunlu Leonard ile Nijeryalı Hope’un kimi zaman umutlu ama çoğu zaman hüzün dolu yolculuk hikâyesini izliyoruz perdede. Avrupa’ya gitmenin kurtuluş olduğunu düşünmekteler ve bunun için yapmayacakları şey yok. Hırsızlık ve fuhuş başta olmak üzere birçok mecburiyet ve zorluk… Onlar mücadelelerine başlarken bizler, onlar üzerinden göçmenlerin aşklarını, umutlarını, korkularını ve acılarını da anlama fırsatı buluyoruz. Hem de Afrika’nın o en sert tavrı ve şiddet içeren hali ile.

Sahra Çölü ve çevresi üzerinden Afrika’nın vahşi yönünü bize net olarak aktarıyor yönetmen. Hayatta kalabilmek, yiyecek yemek bulabilmek ve şiddete maruz kalmamak çok zor bu coğrafyada. Aynı yere ait olanlar seni koruyabilir ama onun bile bir karşılığı vardır. Para kazanmak her zamankinden zordur. Sürekli bir ölüm korkusu duyarsın ve rahat etmen neredeyse imkansızdır. Tutunacak bir şey ararsın. Belki sürekli kafanın iyi olmasını sağlayacak uyuşturucu, belki sende de olan şiddetten zevk alma duygusu ya da sürpriz bir aşk. Kurtulmayı daha çok istersin âşık olunca, artık iki kişi olduğunu düşünerek. Avrupa’ya kaçabilmek çok daha önemlidir. Bir amacın vardır ve bir özlemin. Hiçbir korku olmadan rahatça yaşayabilmek sevdiğin kişiyle. İşte Leonard’ın Hope’la yaşadıkları ve hissettikleri. Birçok Afrikalı göçmenin de hissettiği gibi… Umut ve korku dolu yolculuklar işte böyle başlar. Sonunun neye varacağını bilmeden.

Yönetmen Lojkine daha önce iki belgesel ile seyirci karşısına çıkmış. Savaş sonrası acılar ve ağıtlarla ile ilgili iki belgesel. İlk kurmaca filmini yapmaya karar verdiğinde ise göçmenlerin hayatını seçmiş. Zira ona göre göçmenlik kötü ama başlı başına bir dünya. Hem de kendi kuralları ve işleyişi olan yeraltı dünyası gibi. Bu dünyayı bu kadar içinden veren filme de pek rastlamamıştık doğrusu. Direkt en içeriden, en çıplak ve sert haliyle ve gerçek insanlar kullanılarak… Empati kurmamız ve olayların gerçekliğine kendimizi kaptırmamız için son derece doğru tercihler bunlar. Herhangi bir yorum ya da gönderme yapmıyor Lojkine ama esprili bir dille “yapsa daha iyi” demeyi de düşünmeden edemiyoruz. Filmi izlerken bazı anlarda oldukça umutlanıyoruz ama dünyanın düzeni içindeki her olumsuzluk ve her pislik sonunda mutlaka iyileri ya da amacı olanları buluyor, onları engellemeyi bir şekilde başarıyor. Bunu bildiğimiz için, biz de film boyunca tedirgin oluyor, sürekli kötü bir an beklemeye başlıyoruz.

Filmin oyunculuklar ile ilgili kelamını da özellikle belirtmek lazım. Tamamı gerçek göçmenlerden oluşan, yani kendini oynayan amatör oyunculardan kurulu bir kadro var filmde. Daha evvel kamera gören ya da ona yaklaşmış olan bile çok az. Öylesine içselleştirmişler ki meseleyi, belki de gerçeğini defalarca yaşadıkları için filmde yaşananlar oyun gibi gelmiş çoğuna ve harika perormanslar sergilemişler. Özellikle Leonard ve Hope’a hayat veren oyuncular uzun süredir bu işle meşguller gibi. Ne yapmacık kalıyorlar ne de sönük. Oldukça sağlam ve ayarında performans sergiliyorlar. İlk defa rol yapan birilerinden böyle güçlü performanslar çıkması gerçekten şaşırtıcı. Umarım bu yeteneklerinin karşılığı sadece bu filmle sınırlı kalmaz.

Filmi, bir dünya gerçeği olarak görüp, insan üzerinden tartmalı ve tıpkı Leonard ve Hope gibi umudumuzu yitirmemeliyiz. Bütün zorluklara ve elimizde olmayan engellere rağmen pes etmemeli, önümüze bakmalıyız. Her zaman denenecek yollar, zorlayacak kapılar var.

© 2024 Modern Sinema