Günlük hayatın stresi, geçmişten gelen yüklerin ağırlığı ve sistemin bize sundukları ile bazen zor zamanlar geçirebiliyoruz. Buna ekonomik sıkıntılar da eklenince sinirimiz alt üst oluyor, tahammül sınırlarımız zedeleniyor. Bir güvensizlik hali hissetmemiz de cabası. Hal böyle olunca da acısını çıkartacak bir şeyler arayabiliyoruz. Tabii bunu yaparken intikam duygusunun tetiklenmesi, öfke kontrolünün zorlanması ve değerlerin önemini yitirmesi gibi tehlikelerle de karşı karşıya kalabiliyoruz. Hatta bu süreçler, geri dönülmesi imkansız hatalar yapmamıza da neden olabiliyor. İşte bunları yüzümüze sert ama müthiş bir komedi sosuyla vuran, oldukça zeki ve parlak bir senaryoya da sahip harika bir kara komedi Wild Tales.
Sistemin hayatlarımızı zorlaştırması, bizi bağımlı hale getirmesi ve kendi terörizmini insan üzerinden yapması filmin en önemli derdi. Bazı kanunlar biz ne yaparsak yapalım yakamızdadır ve bunlara karşı yapılabilecek hiç bir şeyimiz de yoktur. Biz de hayatımızdaki taşlar ile oynarız ama bunu yaparken ne kadar olumluyuzdur? Evleniriz ama aldatırız, üzüntüleri biriktiririz ama hep suçlu olan başkalarıdır. Güçlüysek gücümüzü zayıf olanı kullanmaya, kendi pisliklerimizi de örtmek için kullanırız. En önemlisi de oldukça ümitsiziz ve bu konuda çok ama çok sinirliyiz. Fütursuzluk, yarınsızlık ve kopkoyu bir umutsuzluktur yaşadığımız. Filmin jeneriğinde de olduğu gibi hayvansal içgüdülerimizle de hareket ederiz çoğu zaman. İhtiyaçları gidermenin yanı sıra; kazanma, intikam alma, güçlü olma, tıpkı hayvanların doğanın kanunlarını uyguladığı gibi büyük bir mücadele içinde olma… Tüm bunları yaparken de olabildiğince sakin kalabilmektir amaç, tabii başarabildiğimiz kadar…
BÖLÜM 1 : İNTİKAM
Film gayet merak uyandırıcı bir hikaye ile başlıyor. Bir grup insan uçakla seyahat etmektedir ve anlarlar ki hepsini oraya ortak bir tanıdıkları toplamıştır. Hepsinin o kişinin hayatında bıraktığı kötü bir iz vardır ve belki de uçaktaki kişilerden intikam almak istemektedir. Hayatımızın travmaları bizi biz yapabilir bazen. Terk eden sevgilimiz, kötü yetişmemize sebebiyet veren ailemiz, kariyer planlarımızı alt üst eden yöneticiler ya da yanlış yönlendiren ilkokul öğretmenimiz. Suçlamayı zaten çok sevdiğimizden, yaşadığımız olumsuzluklardan hep birilerini sorumlu tutarız ve kendimizi kandırmayı tercih ederiz. Yapmak istediğimiz ise günün birinde hepsinden intikam almak!
BÖLÜM 2 : GEÇMİŞİN İZLERİ
Filmin bu bölümündeki hikayede bir restauranttayız. Bir müşteri çıkıp gelir. Son derece de kötü davranışları olan birisidir. Garson kızın daha önce hayatının kararmasına ve ailesinin dağılmasına da sebep olan kişidir aynı zamanda. Bunu öğrenen aşçı kadından fare zehiri teklifi gelir ve olaylar başlar. Birinden nefret etmemiz, aynı oranda kötü davranmamızı mı gerektirir, geçmişte yaşananlar bütün hayatımızı mahvedebilir mi, intikam duygusu ile canice davranmak her şeyin çözümü müdür? Bütün bunlara cevap arayan ve izlerken bizi de sorgulamaya iten bu sorular, karakterlerin davranışlarıyla cevap bulur. Işık ve kamera kullanımı ile gerilim sosu da gayet iyi verilir ve atmosfer kurmada oldukça başarılı bir iş ortaya çıkar.
BÖLÜM 3 : ÖFKE KONTROLÜ
Araba ile yolculuk yaparken yol verme üzerinden atışır iki araç sahibi. Birisi gayet güzel bir arabanın sahibi, iyi giyimli bir sürücüdür. Diğeri ise yıkık dökük bir arabayı kullanan, varoş diye tabir ettiğimiz görünümlü bir sürücü. Bir anlık öfke patlaması ve kontrolsüzlüğün nerelere gidebileceğini anlatan sağlam bir hikâyedir bu bölümde anlatılan. Sınıf farkının açtığı yara… Hiç olmayacak şeylerin gurur meselesi yapılması… Bolca şiddet, olabildiğince kara mizah. Sonunda yine kendimizi sorgulamamıza sebep verecek sonuçlar. Aynı zamanda kamera kullanımı ve sinematografinin fark yarattığını en çok hissettiren bölüm bu.
BÖLÜM 4 : ÇÜRÜMÜŞ SİSTEM
Filmin, kendi adıma en sevdiğim hikayesi diyebileceğim bölüm bu. En ciddi bölüm aynı zamanda. En çok mesaj vereni ve en temeli. Sistemin hiçbir şey yapamayacağımız, karşı koyamayacağımız durumlarının gösterildiği hikâye. Canavarlaşabilen devlet ve kurumları en net şekliyle ifade edilmiş. Kendi terörizmini ya da kendi kahramanlarını yine kendisi yaratan devleti de gözler önüne seriyor. Bu bölümden etkilenmemde ek bir iki sebep de mevcut. Özellikle Inarritu filmlerinden alıştığımız Gustavo Santaolla’nın melodilerini en çok duyup anımsadığımız hikâye bu. Bunun yanı sıra da hikâyenin başrolünde El Secreto De Sus Ojos, Nine Quenn ve XXY filmleri ile yakından tanıdığımız usta oyuncu Ricardo Darin’in olması. Az da olsa onun performansını izlemek her zamanki gibi heyecan vericiydi.
BÖLÜM 5 : ÜÇ MAYMUN
Ülkemizin en büyük yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun filmindeki hikâyenin bir benzeri var bu bölümde. Hamile bir kadını ezen genç adamın zengin babası, oğlu yerine suçu üstlenmesi için yanlarında çalışan hizmetliye yüklü para teklifinde bulunuyor. Adamdan yararlanmaya çalışan avukat ve olayı araştıran polis de cabası. İşin içine para girdiğinde, kanun koruyucu ve düzenleyici polis ile savunucusu olması gereken avukat, kendilerine fayda sağlayabilmenin peşine düşüyor. Hem acziyetten yararlanma çabası, hem kanundaki boşlukları değerlendirme üzerine çok parlak göndermeler mevcut bu hikâyede. Bölümün iletisini “Güçlü olana sistem her zaman yardımcı olur. Güçsüz olan ise ezilmeye mahkumdur” olarak düşünebiliriz.
BÖLÜM 6 : ALDATMAK
Bu hikâye düğün atmosferinde başlıyor. Oldukça da eğlenceli ama gelinin bazı şeyleri öğrenip deliye dönmesine kadar. Buradan sonra ise, sevmek, sevilmek, aldatmak, aldatılmak, intikam duygusu ve sinir krizi eşikleri sırasıyla devreye giriyor. Yıkıma uğramak, bunun karşılığında ne yapmayı gerektirir? Hemen bir intikam mı, yoksa sükuneti bozmayıp meseleyi enine boyuna tartmak mı? Aşk gerçekten de her şeyi affeder mi? Bunun yanı sıra alışılmış kurgular da var hayatımızda. Anne ve babanın rolü, hayatla ilgili karar verirken onlara göre hareket etmek ve yine bastırılamayan öfke. En ilgi çekici ve yıpratıcı ama aynı zamanda da Balkan müzikleri ile örülü eğlenceli bir hikâye bu.
Bütün bunları yönetmen, harika bir kurgu ve sanki aynı hikâyedelermiş gibi hissettiren geçişlerle muazzam kotarmış. En ufak bir sapmada fazla ciddi ya da fazla karikatürize olabilecek hikâyeleri de olması gerektiği kadar anlatmış. Derdini çok net ve fazlasıyla sindire sindire anlatan yönetmenin yakın zamanda Hollywood’a transfer olduğunu duyarsak şaşırmayız. Yapım yılı ya da gösterim tarihi fark etmeden yılın en iyileri listelerine üst sıralardan girebilecek önemli bir film aynı zamanda. Kara mizah türüne sağlam bir yapım kazandırılmış diyebiliriz. İzleyecek olan herkese iyi seyirler diler, filmi izledikten sonra öfke kontrolü konusunda herkesin ciddi anlamda düşünmesini gerektiğini belirtmek isterim.