90’lı yılların video kaset kültürünü yakalayanlar için aksiyon filmlerinin yeri başkadır. Hollywood’un türe en sağlam katkı yaptığı yıllardır aynı zamanda. Uzak Doğu sinemasının da, başta John Woo olmak üzere, aksiyon türüne o seneler güç kattığını da eklemek lazım. Bu filmlerde görmeye alıştığımız, klişe olan ama sevdiğimiz birçok özellik vardır. Kovalamaca sahneleri, berbat edilen bir işi zekice kotarmak, bir delili ortadan kaldırırken yaşanan sok dakika gerilimleri ve sıkı bir dövüş içeren final sahnesi. Bu sahneleri abartı bulan izleyiciler muhakkak vardır ama öylesine güzel kotarılmışlardır ki, gönül rahatlığı ile sindirip, bonus olarak üzerine eğlenmek kaçınılmazdır. Bir de yanına sağlam sahneler, ek bir tür ya da zekice manevralar eklendi mi keyfi bir başka. İşte A Hard Day filmi, bunları hissettiren, nostalji havası da yaratan bir yapım.
Dedektif Gun-Su, annesinin cenazesinin olduğu gün bir adama çarpar. Bir an panikler ve zamanı da kısıtlıdır. Cesedi, arabasının bagajına koyar ve cenazeye doğru yola çıkar. Bu sırada bir soruşturma için kendisinin arabasının da aranma ihtimali işleri iyice karıştırır ve Gun-Su’nun kara mizahla örülü, bazen gerilim, bazen en keskininden aksiyon dolu macerası da burada başlar. Gun-Su, yer yer karikatürize olan bir kahramandır. Aslında rüşvete bulaşmış, çarpıp öldürdüğü adamı ört bas etmeye kalkan en bilindik tabirle pisliğe bulaşmış bir polistir ama ailesi için de yapmayacağı fedakarlık yoktur. Ayrıca, işinde de gayet iyi ve oldukça da zekidir. Bazen çok akıllı manevralarını, bazen düştüğü komik durumları ve bazen de acımasız, suça bulaşmış yüzünü görürüz izlerken. Bu değişimler sırasında da karakter ile empati kurma noktasında izleyici değişkenlik gösterebiliyor, ayrışabiliyor. Hikaye ilerledikçe de işin içine giren diğer karakterlere karşı bu durum “kahramanımız” ın tarafı olarak evriliyor. Geriye ise bol eğlence ve heyecan yüklü anların keyfini çıkartmak kalıyor.
Filmin ön planda olan teknik özelliklerini anlatmak gerekirse, sinematografik açıdan çok başarılı olduğunu söylemek lazım. Kore filmlerinden zaten aşikar olduğumuz bu durum, A Hard Day filminde de önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Atmosfer kurma becerisinde de sıkıntı yaşanmayınca görsel açıdan son derece doyurucu bir film olarak hafızalara kazınıyor. Senaryo da tıkır tıkır işliyor ve zeki manevralarla gittikçe yükseliyor. Kara mizahın da gayet dozunda yedirildiğini ekleyip, bazı anlarda epey güldürdüğünü de söyleyelim. Son olarak, bu filmlerin olmazsa olmazı şiddet sahnelerinin çok başarılı kotarıldığını da not olarak düşebiliriz.
Sonuç olarak, klişelerden nefret etmiyor, hatta bazılarını (güzel yedirildiğinde) seviyorsanız. 90’lar dinamiğini biraz olsun özlediyseniz ve Güney Kore suç filmlerini zaten seviyorsanız, filmi beğenmeme şansınız yok. Belki başyapıt değil, listelerde üst sıralarda yer almayacak ama kesinlikle keyif veren ve izlenmeyi hak eden bir film.